Bir partiye gittiniz ve odanın diğer tarafında bir kadından öyle bir karizma yayılıyor ki sanki bu dünyanın ötesine ait. Yolda yürürken size karşı yürüyen bir kadın görüyorsunuz, ve yaydığı ışıltı oldukça etkileyici geliyor size. İşe yeni alınan satış müdürü öyle bir ışığa, estetiğe ve rahatlığa sahip ki sırtınızdan bir özenti titremesi geçiyor sanki. Restoranda, kadın bir garson öyle kendinden emin ve mutlu hareketler sergiliyor ki onun yaşam enerjisini restorana gelenlerle paylaşması sizi de etkiliyor, ve bunu nasıl yapabildiğini sorgulamadan edemiyorsunuz.
Tüm bu kadınların ortak özelliği nedir?
Hepsi feminen güce sahipler.
Bu tür bir mistik ışıltı, kendi bedeninde rahat hisseden kadınlardan yayılır ve etrafına tesir eder. Enerjileri o kadar çok şey anlatır ki, kelimeleri kullanmalarına gerek kalmaz. Bu kadınların başkalarının dikkatini çekmek ya da kendilerini göstermek için abartılı olmaları gerekmiyor. Onların gücü dış etkenlere bağlı değildir; onlar beslemek, beslenmek ve onlara hizmet etmesi için kendi iç güçlerini geliştirmişlerdir. Onlar rehberlik, danışmanlık ve yön için kendi iç kaynaklarına güvenirler. İdeolojik, hayal ürünü dişilik perdesini kaldırıp, otantik dişilliğin özüne entegre olmuşlardır.
Bu kadınlar bulundukları bu yere tabi ki engelsiz ve çabasız gelmediler. Çok çaba gösterdiler, yeri geldi ağladılar, çaresizliğe düştüler ve küllerin içinden bir kısrak gibi başı dik çıktılar.
Dünyamızda gerçek, otantik ve kendi varlığını yaşayan ve bunu diğer kadınlara da öğretecek daha çok kadına ihtiyacımız var. 21. yüzyılda dişillik oldukça yanlış anlaşılıyor özellikle de kadınların kendileri tarafından.
Bazı kadınların karşı cinsi etkilemek, popülerlik, güzellik ve para kazanmak için oldukça uygunsuz hallere girdiklerine şahit oluyoruz. Sanki bilinç altı seviyede dişil ruhun önüne ekmek kırıntıları atılmış ve o muazzam engin doğasından kopuk bu kırıntılara talim edilmiş.
Moda, güzellik sektöründe yüksek mertebelere sahip kadınların bazılarının, işlerinde zeki, başarılı ve azimli olmalarına rağmen bir erkeğin etrafında oldukları an, gerçek kimlikleri açığa çıktığında, kişisel değer alanında çok zayıf olduklarına tanık oluyoruz. İlk bakışta rahatsız edici olan bu duruma daha yakından baktığımızda bu durumun başkalarının yaptıklarını taklit etmekten, başkalarından öğrenilen bir halden kaynaklandığını görüyoruz.
Kendini bilememe durumu, gerçek, otantik kişiliğini, özünü bilememe hali. Sistem ve reklamlar da kişiyi yapay bir kadın ideolojisine sürükleyip, prototip, birbirine benzeyen kadınlar üretiyor. Sonra da bu kadınları tedavi etmeye çalışıyor, ancak bu bir kısır döngüdür. Kişisel güç eksikliği öğrenilen bir davranış şeklidir.
Bazılarımız annelerinden, anneannelerinden veya aile ağacını oluşturan dişi akrabalarından alırlar bu davranış şeklini. Bilinç altı mesajları absorbe edilir ve para, kariyer ve ilişki alemine talim olunur. Ancak artık her jenerasyonun alın yazısı, bu limitleri aşıp kişisel-dönüşüm yolunda kendine aymasıdır. Bu devasa bir girişimdir ancak mukafatı paha biçilemez.
Dünyadaki bazı dinler ve toplumlar kadından çocuk yapabilme kapasitesi haricinde bir şey beklemez. Bu tür bir sosyal ve dini grupda kadın, biyolojik kaderini yerine getirmek durumundadır, fazlası yoktur. Kadının kendi “İlahi Dişil” potansiyelini geliştirmesine izin verilmeyecektir. Tam tersi gücününden vaz geçmesi ve kendinden ödün vermesi beklenir.
Kadının evlendiği kişinin, oturduğu semtin, parmağındaki taşın büyüklüğünün, çocuklarının, nereden alış-veriş yaptığının, hangi şarabı içtiğinin ve tabiki beden numarasının onun değerini belirlediği söylendi. Bize kendini kıyaslama sanatı öğretildi, kim daha çekici, kim daha seksi, kim daha akıllı, kim daha zayıf…
Bunlar zamanla senin kendine güvenini yedi bitirdi. Bize güçsüz olmanın yolları öğretildi, güçlü olmanın değil. Toplum modern kadının önüne o kadar çok şey koydu ki, tüm bunlar onun kendi sahip oluğu gücü sahiplenmesine engel oldu. Kadının, hayatındaki erkekler ile iyi bir konumda olabilmesi için kendi zekasını, gücünü ve azmini saklaması beklendi. Bu tür seslerin etkisinde olmak ve onlara inanmak kadının özgün kişilik bilincini limitler. Birçok kadın bu standartlara uygun yaşamak için çabalayıp duryor ve sonunda tatminsizlik canavarının, görünen yüzeyin hemen altında gezindiğine tanık oluyor.
Modern kadının yaşadığı zaman onun yeteklerinin sonsuz ve potansiyelinin olgun olduğu bir zaman. Bu kadar özgürlük ona tatminin ve mutluluğun kapılarını açmadığı gibi, kafa karışıklığının asıl nedeni oldu. Bu kafa karışıklığı ve kaos kadının içindeki dualiteyi açığa çıkarır: Sisteme entegre dişi fonksiyonları ve içindeki ilahi varlığa ayma inancı. Evren ona sürekli sorar: Özgür mü olmak istersin yoksa hapishanede mi? İkilem onun bu soruya cevap verememesinden kaynaklanır, ve o bu cevabı vermek durumundadır. Onun net olmayışı, onun hayatına öyle insanlar, olaylar ve şeyler getirecektir ki, bu hapislik hissiyatı artacaktır, ta ki özgürlüğünü kabullenmeye hazır olana kadar.
Kadına özgürlüğü ne sunar? Kendi hayatını, kendi şartlarına göre yaratabilme fırsatı…
Dünyamızda gerçek, otantik ve kendi varlığını yaşayan ve bunu diğer kadınlara da öğretecek daha çok kadına ihtiyacımız var. 21. yüzyılda dişillik oldukça yanlış anlaşılıyor özellikle de kadınların kendileri tarafından.
Dişil güç, eril güçten farklıdır. Yaradan’ın dişil yüzü ataerkil tür bir güç halini veto edecek kadar güçlüdür. Ancak bu gücü kullandığı çok ender görülmüştür. Yüzyıllardır kadın, erkeğin şevkatini aramış ve onun değer yargıları ve erkeğin kendi varlığı ile olan bütünlüğü ile ilgilenmemiştir. Erkeğin tatsız işlerine izin vermiş ve onu bu hallerin sonuçlardan sorumlu tutmamıştır. Eski zamanlarda yaşamış kız kardeşlerimiz erkeklere çizginin nerede çekilmesi gerektiğini gösterecek güce sahip değildiler, ama biz artık sahibiz.
Her kadın, hayatına aldığı ve tuttuğu her kişiye, gelecekte daha farkında yaşamayı, düşünceleri ile kelime ve davranışlarının aynı eksende olması gerektiğini öğretmelidir. Her ne zaman bir kadın sevgilisine, arkadaşlarına ve ailesine “bu kabul edilemez” dediğinde, kendi varlığının materyalini güçlendirir ve bunun kollektif bilince yayılmasına aracı olur.
Bizler ışığın öğretmenleri ve aracılarıyız.
Bu ışık bizim doğal varlık halimiz ve eğer sevgi, amaç ve anlam içersinde, bütünsel yaşamak istiyorsak orjinal özümüze dönmemiz şart. Ayrıca, bir kadın olarak bize nasıl davranılması gerektiğini tekrar sahiplenmeli, aksi davranış gördüğümüzde o ortamdan yürüyüp gitmeliyiz. Kelimenin tam anlamıyla duygusal bir bel kemiği geliştirmeliyiz. Duygusal bel kemiğiniz olduğunda, artık korku bazlı hareket değil, korkusuz hareket ediyorsunuzdur. Birirsiniz ki bu adamı bırakırsam, daha iyisi karşıma çıkacaktır. Bu işi bırakırsam daha iyi bir iş beni beklemekte. Ve eğer gerçeğimi dürüstlükle ifade edersem kronik baş ağrılarım yok olacak.
Kadınlar olarak, başka insanlardan beklediğimiz her şey için kendi kendimize yetebileceğimizi öğrenmeliyiz, hatırlamalıyız.
Diğer kişilerin bizim değerimizi bilmesi, onay vermesini beklediğimizde, güç kaybediyoruz. Güç ile kastım, dişilliği güçlendirip erkek gibi olmak değil.
Birçok kadın dişil gücü red ediyor çünkü erkek gibi olmaları gerektiğine inanıyor. Oysa ki otantik güç, kendi ilahi güçlerini geliştirip, yaşamını, kimliğini ve zindeliğini, kişinin kendisinin onaylaması manasına gelir. İlahi Dişillik ile kendinizi uyumladığınızda, aynı titreşimde olduğunuzda doğal olarak parlamaya başlarsınız ve yolunuza çıkan herkes bu mistik ışığı hisseder. Partide en pahalı elbiseyi giydiğiniz için değil, yaydığınız enerjinin merak uyandırması veya insanların yanınızda, varlığınızla harika hissetmeleri onları size çeker. Varlığınıza doyamazlar ve unutmayın, siz aslında hiçbir şey yapmamışsınızdır. Siz sadece kendiniz olmuşsunuzdur.
Sadece kendiniz olmak, sıradışı olmaya çaba göstermeden ya da muhteşemliğinizi saklamaya gerek kalmadan, takdirkar bakışları toplamanıza, sıcak gülüşler ve iltifatlar almanıza neden olur. Sonuç olarak istediğimiz de bu değil mi zaten?
Bilgelik yolunda ilerleyen kişilere bir çift söz söylemek gerekirse; kendi varlığına aymış kadınları bulun ve onlardan öğrenin. Onlar sizin yerinizdeydiler, onlar da sizin sorduğunuz sorularla uğraştılar ve şimdi yaşamları cevapların aynasını oluşturuyor. Bu kadınlar güçsüzlüğün canavarı ile savaştılar ve kazandılar. Bu toprakları kalpten biliyorlar ve size yolunuzda rehberlik yapabilirler.
Bir dahaki sefer böyle tılsımlı, büyülü ışık, enerji yayan bir kadın gördüğünüzde, ona özenip düşük enerjili hissiyatlara izin vermek yerine, aklınıza o kadının sizde de olan otantik dişiliğin aynasını tuttuğunu getirin.