“Her an ya aşk ile, sevgi ile açılıyoruz ya da korku ile kapanıyoruz”

Bu oldukça romantik gibi görünen cümlenin ardında dünyadaki hemen her insanoğlunun hayatında en az bir kez de olsa sorun yaşadığı ilişki mevzusu var. Ve bu yazıda size bahsedeceğim kişinin sunuduğu açıklama, yöntem ve erdem kimilerinizin hayatında ciddi bir değişime neden olabilir. Dolayısıyla kulaklarınızı dört açın derim.

Kimilerinin Aşk Tanrısı’da dediği, “sui generis”, David Deida…

Kendisi karmaşık, garip, sorunlu, arap saçı (anlaşıldı sanırım), modern ilişkilerin içinden öyle bir çıkıyor ki, bazen kendimi ya kahkaha atarken ya da, elim çenemde derin düşüncelere doğru yola çıkarken buluyorum.

David’in anlattıklarını dinledikçe, okudukça, hazmettikçe yaşama çok daha geniş bir pencereden bakmanın hafifliğini ve gücünü hissedeceksiniz.

İlişkiler konusunda söylediği berkemal, debdebeli, müthiş, bakış açısı, ilişki-yaşam-şekli insanın ayaklarını hem yere adam akıllı bastırıyor hem de bulutların üstündeki kuşlar gibi hafifletiyor.

İlişkilere, kadın ve erkeğe, net bir ışık tutuyor ve gerçek bir anlayış getiriyor.

Bu yazıda Deida’nın çalışmalarının yanlızca ufak bir bölümüne değinebileceğim. Kendisinin kitaplarını okumak, videolarını seyretmek ve tabi seminerlerine katılmak çok çok daha faydalı ve derin olacaktır. Bu yazı ile maskülen ve feminen enerjilerin işleyişine mini ancak temel bir giriş yapıyoruz.

Öncelikle David Deida alıştığımız kadın erkek kategorizasyonunu, maskülen ve feminen enerji olarak yapıyor. Yani kadın erkek diye sınıflandırmıyor, sınırlandırmıyor. İnsanoğlunun içinde barındırdığı feminen ve maskülen enerjilerden yola çıkıyor.

Sınırlı kadın ve erkek anlayışından çok daha farklı maskülen ve feminen enerji. İnsanın cinsel enerji özü. Yanlız dikkat; kişinin fiziksel cinsel özünden bahsetmiyoruz. Ki bu boyutta sıkışmış kişilere manalı açıklamalar getirerek, daha derin ve engin nasıl yaşayabileceklerini de gösteriyor. Ancak bu yazıda bu konuya girmeyeceğim.

Her insan kendisinde, cinsel durumundan bağımsız maskülen ve feminen enerjileri barındırır, dedik. Yani insanın fiziksel cinsel durumu değil de, doğal cinsel varlığı. Yazı ilerledikçe ne demek istediğimi daha net anlayacaksınız.

Maskülen ve feminen enerjilerin yoğunluğu kişinin doğal oryantasyonu ile ilgili.

Erkek cinsiyettteki bir kişinin maskülen enerji ağırlıklı olmasını doğal karşılıyoruz. Ancak modern dünyada bu dengelerde büyük değişiklikler olmaya başladı. E tabi ilişkilerdeki karışılıklar, sorunlar da bu dengesizlikle doğru orantılı gidiyor.

“En çok arzuladığımız şeyden aslında korkuyoruz da. Bu nedenle de yaşamımızı alelade geçiriyoruz. Ve kalbimizin gerçek atma nedenini hiç bir zaman ana mevzu yapamıyoruz”

Şimdi maskülen ve feminen enerjilerin tanımlarına daha yakından bakalım.

“Tüm aşkını ver. Yani tüm aşkını. Neden vermeyesin ki? Kendinde tutarak ne kazanabilirsin?

Herkesin bir şeyler söylediği kadın-erkek ilişkileri konusunda Deida basit bir noktadan yelkenleri açıyor ve temel taşları atan soruları soruyor.

Erkek ya da “maskülen” olmanın doğasında ne var? Kadın ya da “feminen” olmanın doğasında ne var? Ve bu ikisi nasıl iletişiyor?

Maskülen ve feminen enerjiler arasında temel ve kesin farklılıklar var. Artı ve eksi kutuplardaki gibi. Dolayısıyla bu iki uç kutubu çok iyi anlayıp, nerede olduğumuzu görüp bu noktadan ilerlemek, gelişmek gerekiyor.

Maskülen Enerjiyi Anlamak

Kadınlar gerçekten erkekleri anlayabiliyor mu? Pek değil. Bu alanda hala sorulan temel bir kaç soru var.

Örnek:

–       Neden bazı erkekler yakınlıktan korkar?

–       Neden bazı erkeklerin ideal mutluluk anlayışı bira şişesi ve futbol maçı çerçevesinde odaklı?

–       Neden bir erkek için işi, ilişkiden daha önemli?

–       Neden bazı erkekler hiç hassas değiller?

–       Neden bazı erkekler kadınlardan korkarlar?

–       Neden bazı erkekler kendilerini adamaktan korkarlar, aşık olsalar bile?

Soru: Eğer erkekler, gerçek hayatta, sıra dışı, dünyayı sallayan, mükemmel sevgililer olsalardı, bu kadar çok aşk kitabı, filmi satılır mıydı?

Böyle sorulara Deida hiç korkmadan cevabını veriyor.

“Eğer sevgiliniz diğer birçok erkek gibiyse, kalbi ve jenital organları birbirine bağlı değildir”

Böyle ciddi ve sert bir tanımlama yapmasına rağmen gerçek maskülenlik ne demek onu da gayet net bir şekilde açıyor, maskülenliğini keşfetmemiş kimi günümüz erkeğinin bulunduğu noktadan gerçek maskülenliğine nasıl ulaşacağını anlatıyor.

Erkekler ise kadın doğasını anlamakta güçlük çekiyor. Şimdi  biraz da kadınların, feminen enerji olayına bakalım.

Feminen Enerjiyi Anlamak

“Kadınının tüm arzusu senin keskin bilincini, güvenilir bütünlüğünü, sarsılmaz sevgini ve izlediğin yoldaki güvenini hissetmek”. Ve kadının, genelde bunları direk olarak senden istemez”.

Birçok erkek de feminen doğanın uzmanı olmadıklarını bilerek, kafaları karışarak, iyi niyetlerine rağmen değer verdikleri kadınlara nasıl davranacaklarını bilmiyor.

Deida erkeklerin kadınlar hakkında sordukları temel soruları şöyle sıralıyor:

–       Kadınlar ne ister?

–       Bir erkek kadınına karşı nasıl doğru davranabilir?

–       Kadınlar neden gerçekte ne demek istediklerini direk söylemezler?

–       Neden kadınlar genelde, duygusal, mantıksız ve tahmin edilemezler?

–       Kadınlar cinsel olarak gerçekten ne isterler?

–       Neden erkekler onlarla ya da onlarsız yaşayamıyorlar?

Erkek ve Kadınlar: Ne arıyoruz? Gerçekten?

Kadın, erkek, maskülen, feminen, ne tarafta olursak olalım hayatımız boyunca sürekli “birşey” arıyoruz. Bu “birşey”e ulaşma şeklimiz ise maskülen ve feminen doğamıza bağlı olarak değişiyor.

Feminen enerji ağırlıklı kadınlar için bu “birşey”: Sevgi.

“Hepimizin içindeki feminen enerji daha derin bir aşk hasreti çeker. Ve bunu arkadaş, aile ve sevgilisinde bulmaya çalışır”.

Kadının feminen doğası eğer bir erkek tarafından sevgi ile tatmin olmamışsa (ki genelde olmuyor), bu durumda kadınlar, erkek yerine geçecek aktivitelere yönelirler. Dizi filmler, aşk romanları, yemek, endişe, temizlik ve muhabbet…

Maskülen enerjiye sahip erkeklerin aradıkları “birşey”: Özgürlük.

“İçimizdeki maskülen enerji ise daha fazla özgürlük için uğraşır durur. Ve buna finansal, kreatif ve politik yollarla ulaşmaya çalışır”.

Bu maskülen enerji dinamiğinin ardında futbol, spor, savaş filmleri, felsefe, seks, bira ve arabalar gibi “erkeksi” olayları tecrübe ettirecek şeyler var. Tüm bunlar maskülen enerjiye aradığı “özgürlük”ü tecrübe ettiren aktiviteler.

Hem sevgi, hem de özgürlük özünde tatmin olma şekilleri. Ancak tatmin olma yolları feminen ile maskülen enerjiler arasında farklılık gösteriyor.

İşte bu temel farklar özünde anlaşılmadıkça, erkek-kadın ilişkilerindeki yanlış anlaşılmalar ve tartışmalar da devam ediyor.

“Erkek hiçbirşeyi, birşeye tercih eder. Onlar için TV’ye odaklanıp “hiçbirşey” yapmamak duygusal bir paylaşım yapmaktan daha tazeleyicidir…

Kadın ise birşeyi, hiçbirşeye tercih eder. Süslü masaları, kurutulmuş çiçekleri, koleksiyon eşyalarını, fotoğrafları ve deniz kabuklarını, yani doluluğu boşluğa tercih eder. Erkekler arzularından özgür kalmak isterken kadınlar arzuyla dolmak isterler”.

Peki Ne Yapmak Gerekiyor?

Erkek ve kadınların “ilişki” ve “yakınlık” problemine çözüm ne yoktan var oluyor ne de o “mükemmel kişi”yi bulmaya çalışarak geçirilen bir ömürle…

Bir çoğumuzun geçmişinde yaşadığı travmalar bu “gönül gözü açıklığı”na engel teşkil ettiğinden Deida’nın bahsettiği sevgiye, azim ve şevkatle kalbimizi açmak doğal yollarla da gerçekleşmiyor. Sürekli olarak aşka ve sevgiye kalbimizi açmayı, deneyimleyerek tecrübe etmemiz gerekiyor. Tam anlamıyla kendimizi, kalbimizi sanki hiç acı çekmemişiz gibi ortaya, cesurca, ap açık koyarak.

Her gün, her zaman, an be an sevgiyle açılmak. Korkuyla kapanmamak.

David Deida ilişkilerde samimi, açık, sevgi dolu, duygusal birlikteliği nasıl yaşayabileceğimize dair de spesifik ve somut açıklamada bulunuyor.

Bunlardan bazıları:

–       Maskülenliğin doğasını öğrenmek (erkekleri anlamak için)

–       Feminenliğin doğasını öğrenmek (kadınları anlamak için)

–       Maskülen ve feminen birbiri ile nasıl doğru iletişim kuruyor?

–       “Kalbini nasıl açacağını” öğrenmek.

–       Somut, spesifik, fiziksel/duygusal egzersizlerle “açık olmayı” dolayısıyla “samiyeti” deneyimlemek.

Son söz olarak sürekli o “mükemmel, parlak, aşk dolu”, kişiyi/ilişkiyi arayıp durmaktansa, önce bu özellikleri kendimizde barındırmalıyız. Yaşamalıyız. E tabi bu durumda yine “benzer benzeri çeker” kanununun direk işlediğini belirtmeden geçemeyeceğim.

Şimdi, şu an açılmak, sanki tüm dünyayı kalbinize sığdıracakmışcasına, sanki tüm evren sınırsız, özgürlüğünüze kucak açıyormuşcasına. Şimdi, şimdi, şimdi.

“Hiçbir erkek kendi “var”lığında rahat etmedikçe ve sürekli özgürlüğü aramayı bırakmadıkça, tatmin olamaz.

Hiçbir kadın sürekli kendisini memnun edecek şeyi aramayı bırakmadıkça ve kendi içindeki sevginin parlaklığıyla rahatlamadıkça, tatmin olamaz”.

Gülenay Pema

2011

 

Write a comment:

*

Your email address will not be published.

© 2015 Gizemli Dişilik | Dişil Farkındalık Öğretileri.
Yukarı
Takip Edin: